26 Ağustos 2016 Cuma

İMAX:Dünya'nın en iyi sinema sistemi

Birçoğumuz, sinemalardaki koltukların rahatlığı ve önümüzde oturanların perdeyi görüşümüzü ne kadar engellediği dışında fazla bir şeyle ilgilenmiyor herhalde. Tabii ki bunun nedeni çok yakın zamanlara kadar bize sunulan sinema hizmetlerinin alternatifsiz oluşu idi. Yani sinema solunu az ve bunlar da film dağıtım şirketleri arsında paylaşılmıştı. Dolayısı ile istediğimiz filmi en fazla 2-3 salonda izleme zorunluluğumuz vardı. Bu sinemaların teknik kalitesi çok düşük dahi olsa elimiz mahkumdu. Büyüklerimiz anlatırlar; eskiden Anadolu'yu dolaşan gezici sinemalar varmış. Portatif bir projeksiyon cihazı ile kasabaları hatta köyleri dolaşan bu insanlar örneğin bir düğün salonu yada kahvehanede cüzi bir ücretle filmler gösterirlermiş. Benim böyle bir tecrübem olmadı ama sanırım biraz önce bahsettiğim sinemalardan farklı olmadıklarına eminim. Bu tür sinema salonlarının sayısı rekabetten dolayı iyice azalıyor. Çünkü artık sıradan bir izleyici bile yeni açılan yada yeniden düzenlenen salonların teknik kalitesini fark etmeye başladı. Bu arada bir çok insanın büyük salonların mitoz bölünme ile bir çok küçük salona dönüştürülmesini eleştirdiğini biliyorum ama tüm dünyada böyle. Sinema severler, yeni açılan salonların resim ve ses kalitesini gördükce, geçmişte çoğu filmi o ilkel şartlarda izledikleri ve çok şeyler kaçırdıkları için ahhhh ediyorlardır.

Sizlere Imax'den söz etmek istiyorum. Imax hiç kuşkusuz en gelişmiş sinema sistemi olarak kabul ediliyor. Imax bir Kanada firması, kurucuları sinema severlere daha iyi bir seyir kalitesi sağlamak amacı ile sinemada kullanılan teknik cihazları daha da geliştirmişler. Öyle ki firmanın ismi neredeyse teknik kaliteyi simgeleyen bir referans terimi olarak yerleşmiş.

Imax 'in kullandığı sistemler sadece kendileri tarafından üretilip sadece, kendi sinema salonlarında gösterilebiliyor.

İlk olarak Imax filminden başlayalım. Sinema endüstrisinde kullanılan 35mm yerine 70mm kullanılıyor. Bu bizim bildiğimiz pahalı prodüksiyonlarda kullanılan standart 70mm filmlerden değil ki bunlar karede 5 perforelidir. Imax filmi ise 15 perforeli , bu yüzden 15/70 diye ifade ediliyor ve normalinden yaklaşık 3 misli büyük. Ayrıca kullanılan filmlerin gren yoğunluğunun standartların çok üzerinde olduğunu belirtelim.

Kullanılan kameralarda Imax 15/70 filme uygun olarak tasarlanmış. Imax kameraları kullanılan filmin hacmi ve ağırlığından dolayı normalden çok büyük ve ağır oluyor,vah kameraman ve asistanların haline!.. Bir fikir olsun diye ağırlıkları verelim, gözünüzü korkutmak gibi olmasın ama normal Imax kamerası 19 ile 45 kg arası 3D kameralar ise 109 kg. Tabii ki son yıllarda ilk zamanlarda kullanılanlara göre daha sağlam ve hafif malzemelerden yapılmaya başlandı. Dolayısı ile kameralar hafifleşti ve küçüldü. Öyle ki steadicam çalışmaları için bile Imax kamerası yapıldı. Ama yinede Imax filmlerini izleyenler çok kıvrak, hızlı kamera hareketleri olmadığını hemen fark edecekler.

Kameraların en önemli özelliklerinden biride diğer kameralar gibi filmi düşey değil de yatay olarak pozlaması.

3 Boyutlu (3 D) çekimler için ise aynı gövde içinde insanın iki gözünün açısına uygun biçimde yerleştirilmiş iki ayrı objektif ve iki ayrı film mekanizması tasarlanmış. Her objektif kendine ait filmi pozluyor. Her 3D filmde aslında aynı resim yatay açı farklı iki ayrı film olarak stereoskopik çekiliyor.



Projeksiyon makineleri de alıştığımız türden değil. Film makaraları ki aslında onlara kamyon tekeri demek daha doğru olur,cihazın üzerinde değil cihazdan 2-3 metre mesafede ,filmi salan ve toplayan ,yuvarlak yemek masası büyüklüğünde iki ayrı tablada yerleşmiş. Filmler bu mekanizmadan yatay olarak bir çok kılavuzdan geçerek projeksiyon cihazına ulaşıyor. Film projeksiyonun önünden dalga hareketi şeklinde (rolling loop) geçiyor. Imax bu yöntemi filmin düzgün yatay biçimde geçmesi ve daha keskin ,titreşimsiz bir resim kalitesi elde etmek için kullanıyormuş. Projeksiyon sırasında her kare sabit tutma pimlerine yerleştiriliyor ve film lensin arka bölümüne vakumla düzgün biçimde tutturuluyor. Böylece resim ve odak sabitliği normal projeksiyon standartlarının üstünde ve çok iyi bir netlik elde edilmiş oluyor.

Imax projeksiyonlarında kullanılan lambalar o kadar güçlü ve yoğun ki uzmanlar bu ışığın aydan dahi görülebileceğini iddia ediyorlar. Tabii kullanılan lenslerde hayli büyük.

Hale hazırda dünyada genel olarak, renk kodlaması ile çekilen 3D teknolojisi kullanılıyor. Bu teknikte iki ayrı objektif var ama aynı resmin iki ayrı açıdan elde edilen görüntüleri tek film üzerine pozlanıyor. Sağdaki resim mavi soldaki ise kırmızı renkle kodlanıyor. İzleyicilerin kullandıkları gözlüklerinde sağ tarafı mavi solu ise kırmızı. Gözler bu resimleri ayrı ayrı algılıyor ve beyinde bunları 3D haline getiriyor.

Imax ise 3D polarizasyon yöntemi kullanıyor. 3D film gösterimleri için iki ayrı projeksiyon cihazı kullanılıyor. Daha önce kameraları açıklarken iki ayrı filmin insanın iki gözünün görme açısı ile aynı şekilde pozlandığını hatırlayalım. Bu iki filmden sağ taraf sağ, sol taraf soldaki projeksiyona bağlanıyor. Projeksiyonların birinde yatay (sağda) diğerinde düşey (solda) polarize filtre kullanılıyor. Dolayısı ile sağdaki film yatay, soldaki de düşey polarizasyonla perdeye yansıtılıyor. İzleyiciler ise filmi ancak özel gözlüklerle 3D olarak izleyebiliyorlar. Gözlüklerinde sağ camı yatay sol camı ise düşey polarize filtreli. Çıplak gözle perdede gölgeli bir resim görülüyor. Bu görüntülerden sağdakini gözlüğün sağındaki yatay polarizeli cam sağ göze, soldakini de düşey polarizeli cam sol göze gönderiyor. Bu iki resim beyinde 3 boyutlu (stereoskopik) olarak birleştiriliyor. Bu teknik halen gerçeklik etkisi en yüksek olan 3D teknolojisi olarak kabul ediliyor. Hatta buna benzer bir tekniği NASA kendi çalışmalarında kullanıyor.



Imax sinemalarında kullanılan perde hemen ilk bakışta heybeti ile insanı etkiliyor. Yaklaşık 25 metre yüksekliği ile tam bir dev. Tabii perdede Imax filmlerini en iyi şekilde yansıtacak şekilde özel boya ve maddelerle desteklenmiş.

Perdenin büyüklüğü ve içbükey şeklinden dolayı kurulmasının hayli ciddi ve zor bir çalışma gerektirdiğini tahmin etmek hiç de zor değil.

Imax 'de kullanılan ses sistemi hale hazırda normal sinemalarda kullanılan DTS ve Dolby Digital ses sistemlerine benzer bir "digital surround" sistemi. Filmlerin "soundtrack"leri (müzik,efekt ve diyalogları içeren ses kayıtları) CD olarak geliyor. Bu CD Imax bilgisayarının hard diskine bir defa yükleniyor. Her gösterimde soundtrackler filmlerden gelen senkron sinyali ile bilgisayar sayesinde görüntü ile eşlenerek (senkronlanarak ) hard diskten okunuyor. Gerçekten etkileyici bir ses sistemi olduğunu çok amatör izleyiciler bile kolaylıkla ayırt edebilirler. Bu arada Imax bilgisayarının sinemadaki tüm ekipmanları kontrol ettiğini ayarlamalarını yaptığını da belirtelim. Hatta ciddi bir sıkıntı çıktığında bu bilgisayar özel bir modem aracılığı ile Kanada'daki Imax merkezine bağlanarak bir takım testlerin yapılmasını ve problemlerin oradan çözülmesini sağlıyor.

Imax 'in ayrıca "Dome" adını verdiği daha farklı bir projeksiyon tekniği var. Bunda perde neredeyse bir küre şeklinde ve izleyiciler bu kürenin içinde oturuyorlar. İnsan gözünün yatay ve düşey açılardaki algılama kapasitesine uygun olarak film izleyicilerin yatay ve düşey görüş açılarının tamamını kaplayacak şekilde perdeye içten yansıtılıyor.



Bu sistemde perdeden başka bir şey görünmediği için bir çok insan hareketli sahnelerde oturduğu yerde bile düşme hissine kapılıyor. Yabancı kaynaklı bir teknoloji dergisinin son sayısındaki bir haberde,genellikle sanal gerçeklik (virtual reality) oyunlarında ve örneğin seyahat sırasında film izleyebilmek amacı ile yapılan kask yada gözlük şeklindeki monitörlerde de yakın zamana kadar aynı yöntem kullanılıyordu . Bu tecrübeden yola çıkarak bu dengeyi kaybetme hissinden dolayı yeni üretilen bu tip monitör gözlüklerde gözleri tamamen kapatmadan yanlarda boşluk bırakarak çözüm yoluna gidiliyor.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım bu mükemmel sinema keyfinin ne kadar pahalıya mal olduğunu sanırım ayrıca belirtmeye gerek yok.

O yüzden Imax yapımcıları henüz hiç uzun metrajlı bir film çekmemişler. Ayrıca filmlerin gösterimleri de bir hayli maliyetli. Sinema salonları milyonlarca dolara mal oluyor,(işletmeciler bir filmin on binlerce dolara kiralanabildiğini belirtiyorlar.) dolayısı ile genellikle filmler altı aylık periyotlarla gösterime giriyor. Filmler çoğunlukla belgesel türünde. Bu çalışmalarda NASA gibi ciddi kuruluşlarla uzay çalışmaları ile ilgili ortak yapımlar yapılmış. Hatta o ağır kameraları uzay mekiklerine yerleştirerek dünyamızı uzaydan görüntülemeyi bile başarmışlar.

Imax'in arşivinde yaklaşık 130 film bulunuyor. Bu filmler 24 ülkede 190 dan fazla Imax sinemasında gösteriliyor. Ankara'nın da bu şehirlerden biri olması çok sevindirici bir durum. Avrupa'nın bir çok modern şehrinde bir Imax sinemasının olmadığını düşünürsek ne kadar şanslı olduğumuzu anlayabiliriz sanırım. Bir de şunu belirtmeden geçemeyeceğim; Imax sineması olan şehirlerde turistler için özel geziler ve Imax gösterileri yapılıyor.
Hayatı gözlüğe gereksinim olmadan 3 boyutlu görebilmek dileğiyle... Hatta, dört boyutlu.

Real D 3D nedir?

NASA’ya 3D Görüntüleme Araçları Sağlayan Şirket
REAL D 3D, alternatif 3D sinema sistemlerinden farklı olarak, en üst kalitede 2D ve 3D içerik gösterebilen sadece bir adet dijital projektör ve server kullanır. Sağ ve sol görüntüler, çok yüksek bir hızda, saniyede 144 kare olarak, sırasıyla perdeye yansıtılır. Her karede sağ ve sol göz için görüntü olarak değişirken, bu iki görüntünün birleşmesi, REAL D 3D Sinema sisteminin ışığın yönünü değiştirerek REAL D 3D Sinema gözlükleriyle buluşturması ile sağlanır. Gümüş perdeye yansıtılan görüntü 35 trilyon renk içerir, kullanılan dijital ses sistemi ise 36,600 watt ses gücüne sahiptir. 3D görüntüleme araçları sağlayan REAL D 3D, bu alanda dünyanın önde gelen şirketlerinden birisi. İşbirliği içinde olduğu kuruluşlar arasında NASA ve Amerikan ordusunun yanı sıra BMW, Boeing ve Pfizer gibi dünya devleri bulunuyor. Real D 3D filmlerin önemli bir özelliği baş ağrısı ve göz yorulması yaşatmaması . Real D 3D’yle dijital içerik dağıtım ağı içerisinde dijital filmlerin ve dijital 3 boyutlu filmlerin yanı sıra canlı konserler, ve spor organizasyonlarını izleyebilmek de mümkün. REAL D 3D şu anda 23 ülkede 5000’nin üzerinde salonla dünyanın en büyük dijital 3D platformunu temsil ediyor.
3 Boyutlu Görüntü Nasıl Oluşur?
3D filmleri iki ayrı film gibi düşünülebilir- kameralar bir film karesini çekmek yerine biri sol göz ve diğeri sağ göz için iki film karesini yakalar. REAL D teknolojisi bu iki farklı görüntünün bir dijital sinema projektöründen yansımasını sağlar. Real D 3D gözlükleri eski kırmızı ve mavi renkli gözlüklerinden tamamen farklı, polarize filtreli ve siyahtır ayrıca oldukça hafif ve rahattır. Bu gözlük ile sağ gözün sol göz için yaratılan film karesini görmesini ve tersini engeller. 3D algısı ise beynin bu gözlük yardımı ile iki görüntüyü kesintisiz birleştirmesinden oluşur.

Dünya'nın en hızlı seri üretim aracı

Tesla Model S ve Model X araçlarını şu ana kadarki en güçlü bataryası ile donattı. 100kWh güçte bataryaya sahip Model S P100D 0-96km/s hızlanmasını 2.5 saniyede tamamlıyor. Detaylar haberimizde.
Bir süredir ortalıkta iddiaları dolaşan Tesla'nın P100D versiyonu nihayet resmi olarak duyuruldu. Firmanın Model S ve Model X modelleri için duyurduğu P100D ile gelen Model S şu anda piyasada en çabuk hızlanan yeni alınabilecek araç konumunda. Yeni batarya ile daha da güçlenen Model S P100D 0-96km/s hızlanmasını yalnızca 2.5 saniyede tamamlıyor.
Konferans konuşmasında bu konu hakkında da konuşan CEO Elon Musk şu anda 100km/s hızlanmasını daha çabuk yapan yalnızca 2 aracın olduğunu bunların ise LaFerrari ve Porsche 918 Spyder olduğunu belirtiyor. Ve aracın McLaren F1'i alt edebilecek durumda olduğunu söylüyor.
Konuşmasının devamında yeni alınabilecek dünyanın en hızlı arabasının elektrikli olduğunun altını çizen Musk, gelecekte insanların benzinli araçlara antika olarak bakacağını söylüyor.
 
Kapasitede düşük bir artış olsa da çok daha şekilde üretilen yeni versiyonun ilk etapta az sayıda araçla sınırlı kalacağı belirtiliyor. Ludicrous moda sahip P90D siparişi veren ancak henüz teslim almayan Tesla müşterileri aradaki $10bin fiyat farkını ödeyip bu yeni versiyonu beklemeye koyulabilirken şu anda P90D sahibi olanlar ise daha büyük bir ücret ($20bin) ödeyerek bu versiyona geçiş yapabilecek.
P100D ile batarya kapasitesi 100kWh ulaşırken şarj süresinde herhangi bir değişim olmaksızın aracın menzili de 613km'ye ulaşıyor. Model S'de 0-96km/s hızlanması 2.5 saniye iken Model X'de ise bu süreç 2.9 saniyede gerçekleşiyor ve aracın toplam menzili ise 542km'ye çıkıyor.